Dünyaya geleneksel yaşam tarzının hakim olduğu zamanlarda horozlar alarm görevi görüyordu. Güneşin tüm parlaklığıyla yükseldiği saatlerde horozlar adeta bir antlaşmanın tarafıymış gibi çılgınca ötüyor ve insan dostunu siyasal yaşamın çarklarını çevirmeye çağırıyordu. Gündelik işlerinin yükünü hafifletmek isteyen insanlar ise birbirlerinin yardımıyla günü tamamlıyor ve köylerindeki horozların görevlerini yerine getireceğinden emin bir şekilde derin bir uyku çekiyorlardı. İnsanın ise gücü, zekası ve ömrü ortalama olarak belliydi.
Zamanla köylerin yerini şehirler, horozların yerini son teknoloji alarmlar aldı. Buhar makinesinin icadıyla hız kazanan teknoloji, her yeni günde kendisini aştı, insan yaşamını farklı boyutlara taşıdı. Teknoloji, değişimin sihirli anahtarıydı. Daha iyisini ve daha yenisini gittiği yere götürmekteydi. Değişimin hakim olduğu yeni yüzyılda insan yerinde mi sayacaktı?
İnsanın çevresindeki her unsurun bir üst modelinin gelişmesini sağlayan teknolojik çalışmalar insanın da üst modelinin tasarlanmasını sağlayamaz mıydı? Olduğundan daha sağlıklı, daha güçlü, daha hızlı ve daha uzun ömürlü bir insan olmak teknoloji ile sağlanabilir miydi? Tüm var oluşuyla teknoloji ürününe evrilmiş, kelimenin tam anlamıyla modifiye edilmiş yeni bir insan türü geliştirilebilir miydi? Bu durumda olası senaryo bizleri bilimsel bir ütopyaya mı yoksa hümanist bir distopyaya mı sürüklerdi?
Sahi dünyada kim isterdi daha uzun yaşamak? Belki olursa diye bunun mümkün olduğunun müjdesini vermek isterim. Teknoloji sayesinde kendinize güncelleme yükleyebilirsiniz. Bu amacı ilke edinen düşünce akımı literatürde “Transhümanizm” olarak geçiyor.
Transhümanizm Nedir? Bizlere Ne Verir?
Gelgelelim söz konusu transhümanizmin anlamına. İleri teknolojiler, biyoteknikler, genetik alanında çalışmalar ile insanlığın evrimini odağına alan transhümanizm akımı 21. yüzyılın dikkat çekici çalışmalarından. Evrim konusuna yeni bir bakış getiren bu radikal akım, bir biyolog olan Julian Huxley tarafından ortaya atılıyor. İnsan konforunu birincil önceliği olarak belirleyen, yaşam standartlarını en üst seviyeye taşımayı amaçlayan bu akım biyolojik bedeni biyonik bedene dönüştürmekte. Bu akıma göre zeka ve beden gücü artar, yaşlanma yavaşlar hatta ölümsüzlük hedeflenir. Yaratılışa müdahaleyi gerektiren bu yöntem sonucunda ise insanın dahil olduğu her sürecin etkilenmesi kaçınılmaz olur. Sahip olduğu özellikleri güçlendirilmiş, teknolojiden beslenmiş üst seviye insanlar güç mücadelesinin hakim olduğu günümüz dünyasında zeki ve tatlı canlılar olarak faaliyet göstermesi ne derece mümkün? Darwin’in bilim anlayışına oldukça yenilikçi ancak bir o kadar ürkütücü bir bakış olarak eklenen transhümanizm kulağa çılgın gelen fikirleriyle hayal güçlerinin sınırlarını zorluyor, bizleri teknolojik bir distopyaya uyanmaya zorluyor adeta (Dağ, 2019). En vahşi savaş silahlarını insanların tasarladığı düşünülürse bu tür bir gelişme, insanı en vahşi silahın kendisine çevirebilir pek tabii.
Ancak hep kötüyü düşünmeyelim. Yok mu bu fikrin potansiyel faydaları derseniz elbette pozitiflik saçacak birkaç sonucu gözler önüne serebiliriz.
Bireysel olarak değerlendirdiğimizde ömrü uzayan, fiziksel ve zihinsel olarak gelişen insan daha atletik, daha pratik ve daha üretken olacaktır. Problemlerin tespitinde, analizinde, sonuca ulaşmada olduğundan daha iyi hizmet veren beyinler belki de gittikçe solan, tükenen dünya için bir çözüm olabilir.
Transhümanizm akımının kulağa fantastik gelen yönleri olsa da toplumların gittikçe teknoloji ve bilimle dönüşmesi, bu alandaki yetkinliklerin ayırt edici unsurlar haline gelmesi, bilim ve teknolojinin birer güç kaynağı statüsünde bulunması trans-insanın uygulamaya geçmemesi için meydana herhangi bir neden bırakmıyor.
Sizce teorideki transhümanist yaklaşım uygulamaya geçebilir mi? Bunu izleyen gelişmeler toplumsal yaşamı ne yönde şekillendirebilir? Siz bir üst-insan olsaydınız ne yapmak isterdiniz?
Önerilen Kitap:
- Frankenstein yada Modern Prometheus – Mary Shelley
- İlk transhümanist roman örneği sayılan bu kitap teknolojik yöntemlerle güçlenen Frankestein’ın hikayesini anlatıyor.
Kaynakça:
- Dağ, A. (2019). “YARATILIŞA MÜDAHALE VE YENİ BİR EVRİMCİ NEO-DARWİNİST BİR YAKLAŞIM OLARAK TRANSHÜMANİZM”. FLSF Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi, 153-168
- Ayan, M. (2019). In Octavia Butler’s Dawn transhumanism: Scientific utopia or humanistic dystopia? RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, (Ö6), 419-426.